4 Kasım 2010 Perşembe

AŞKIN İ(LK) HALİ


Bana aşkı anlatsana dedi,nedir sence aşk? Aslaa diye döküldü dilimden sözcükler. İnsan korktuğu bir şeyi, kaçtığı bir şeyi nasıl anlatır ki! Belki neden uzak durduğumu anlatabilirim, belki bana “aslaa” diye tepki göstertme nedenini anlatabilirim. Ama aşkı anlatamam. Anlayamadığım, her ne olursa olsun bir türlü kavrayamadığım bir şeyi nasıl anlatabilirim ki! İnsan aşıkken sanır ki; kimse benim gibi sevemez, kimse biz gibi olamaz. İşte, aslında aşk, “biz” olmak.. “ben” den sıyrılıp “biz” e ulaşmak..

Çoğunluğun sadece kendini düşündüğü bir zamanın içindeyiz. Hep bana, hep ben diyen insanlar.. E öyleyse, bu durumda aşkın varlığından söz edilemez ki.. Asla “biz” olmayı beceremeyen bir güruhun içindeyiz. Evet, belki de aşk var. O ilk buluşmalar, o ilk el tutuşlar, ilk öpüşler.. Dünyanın en güzel şeyi belki de, adının içindeki bir harf e bile rastlasa okuduğu bir yazıda, yüreğin küt küt atması. Dalgınlık hali, olmadık yerlerde saçmalamak... evet, aşkın ilk hali güzel. Ama zamanla bu duygunun azalması kaçınılmaz. İşte aslında aşkın bu ilk haline aşığız biz. Hiç bitmeyecek gibi yarattığı duyguya aşığız. En ufak bir aksilik olsa acabalar silsilesine kapılmaya aşığız. Ya bir gün biterse diye üstüne titremelere, telefona gelen her mesaja acaba ondan mı diye telaşlanmalarına aşığız. Ve hiç bitmeyecekmiş gibi özlemelere aşığız. Aşkın ilk halinde duyduğumuz bu duygular zamanla yerini alışkanlığa, hızlı kalp atışları bunu kanıksamaya bıraktığı anda başlar azalmaya. Tartışmalarla beraber yavaş yavaş tükenmeye bırakır kendini. 

İşte, tükenmeden biten, sonu görülmeyen, öyle en yüksek anındayken sona erdirilen aşklar hiçbir zaman unutulmaz. Zirvedeyken terk etmeli aşkı ki unutulmaz bir aşk olacağına inandığımız, hiç ama hiç unutulmasın. Aşkın i hali hep hatırlansın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder